KAN DAVASI ROMAN ÖZETİ-KAN DAVASI REŞAT NURİ GÜNTEKİN ÖZETİ-KAN DAVASI KİTABININ ÖZETİ

kitap özetleri, roman özetleri, kan davası özeti,kan davası reşat nuri güntekin özeti, kan davası özet oku, kan davası roman özeti, KAN DAVASI ROMAN ÖZETİ-KAN DAVASI REŞAT NURİ GÜNTEKİN ÖZETİ-KAN DAVASI KİTABININ ÖZETİ

KAN DAVASI (REŞAT NURİ GÜNTEKİN) ÖZETİ

http://kitabistann.blogspot.com.tr/2013/11/blog-post_18.html
kan davası özeti
Bozova adlı ilçede uzun zamandır görülmemiş bir kış ayı yaşanmaktadır. Ova köyleri bolca yağan kar altında kalmış ve kaybolmuştur.

Havanın iyiden iyiye azıp kudurduğu bir gece Toygar ilçesinin viran bir evi önünde bir katır durmaktadır. Katırın üstünden heyulâ gibi bir adam iner. Evin kapısını vurur ve içeri girmeye çalışır. Evin kapısı açılır ve içerden yaşlıca bir adam çıkar.  Yabancı, adam Toygar'ın doktorunu aradığını söyler. Ancak yaşlı adam, doktorun ölümcül bir yarayla uğraşmakta olduğu gerekçesiyle ona karşı koyar . O anda kapıdan doktor çıkar ve yabancı adama yarasını göstererek gitmesini söyler. Ama adam inatçıdır. Doktor, yaraya cerrahî bir müdahale gerektiğini ancak yollar kapalı olduğu için ölmeyi beklediğini söyler. Doktor, ülkenin en başarılı cerrahlarından biri olabileceğini; bir görev uğruna bu dağ başına çıktığını söyler.
Yabancı adam, en sonunda doktoru sakinleştirir ve eğer bir ideal uğruna buralara geldiyse pes etmemesi gerektiğini söyler. Üzerindeki paltoyu çıkarır ve göğüsünden karnına kadar uzanan derin yara izini gösterir. Bu yarayı bir savaşta aldığını ve bir dereye yuvarlandığını; ancak ölmediğini ve kendi kendini nasıl tedavi ettiğini uzun uzun anlatır doktora. Doktor, en sonunda yabancı adamın isteğini kabul eder. O gece uzun süren bir operasyonun ardından doktor artık kurtulmuştur.

Doktor, adama kim olduğunu hayat hikayesini dinlemek istediğini söyler. Adam doktora adının Ömer olduğunu ve çevre köylerden birinde öğretmenlik yaptığını söyledikten sonra anlatmaya başlar:
Beş yıl önce bir asker treniyle bir vilayetten geçiyorlardı.



Bayram günüydü. Etrafına bakınarak bayram manzaralarını izliyordu. Yanına üç-beş yaşlarında bir çocuk yaklaşır ve "Sana su getitiriyim mi ben?" diye sorar. Ömer daha önce hiç bir çocuğu kendisine bu kadar yakın hissetmez. Kabul eder ve suyu alarak içer. Kız daha sonra kazağının iç cebinden bir kese alır ve üç tane ceviz çıkararak Ömer’e uzatır. Bu Ömer’in çok hoşuna gitmiştir. Kızı omuzlarına bindirerek baba-kız gibi bayram gezmesine çıkarlar. Ömer kıa önce bir bluz alır sonra çıplak ayaklarına bir çift patik alır. Gördükleri her işportacıdan ceviz, kuru, üzüm… Birden trenin düdüğü ötmeye başlar. Ömer kızı istasyonun ortasında bırakarak trene biner. Fakat tren hareket etmeye başlayınca yaptığı hatayı anlayarak trenin arka kompartumanlarına doğru koşmaya başlar.Kızda trenin arkasından…

Artık Ömer muharebe sahasındadır ve yurda sızmakta olan kaçaklarla çatışmaktadırlar. Çatışma sırasın da yaralanır ve göğsünde ki derin yara izi bu muharebeden hatıra kalmıştır.
Gözlerini günler sonra bir hastahanede açar. Günlerdir herşeyden habnersiz uyumaktadır. Diğer hastalar ve doktorların da söylediğine göre durmadan ‘kızım kızım’ diye sayıklamıştır.
Aradan bşrkaç ay geçince Ömer taburcu olur. Nihayet seferberlik sona ermiştir. Ömer trene biner ve nereye gittiğini bilmeden geçtikleri ağaçları, evleri, köyleri izlemeye koyulur. Ne bir evi ne babası ne de anası vardır.

Kendi çocukluğunu hatırlar. Bozulmuş bir ordunun arkasından nereye gittiklerini bilmeden günler boyu ordan oraya intikal etmişler. Onlarla beraber ağaç kovuklarında veye çukurların içinde yatmışlar. Askerlerden artan yemek kırıntılarını köpeklerle kapışmışlar. Sonra bu çocuklar alınarak askeri okullara yerleştirilirler. Fakat bir süre sonra Ömer’de bir farklılık olduğunu anlayıp öğretmen okuluna gönderirler. O zamanlardan Ömer’e sadece çizdiği bir kaç kara kalem çalışması kalıyor. Öğretmen okulunda Ömer sanki toprağından koparılmış gibi oluyor. Yeni arkadaşlarının anneleri,babalarıve kendilerine has eğlenceleri vardır.
Ağaçları izlerken birden gene Bozova’dan geçtiğini farkeder. Trenden inerek o küçük çocuğu aramaya karar verir. Yolda ki çocuklara ve gödüğü postacılara sorarken arkasından biri ona seslenir. Seslenen adam Murat Beydi. Murat Bey’Ie yine bir savaş esnasında tanımıştı. Murat Bey bir ziraat mühendisiydi.
Murat ve Ferhat dinleyip anladıktan sonra Ömer’e kızı bulmakiçin yardım etmeye karar verir. Ömer’de onlarla beraber ilçeyi gezmeye başlar. Birgün yolu mahkemeye düşer ve orda Yukarı Sazan Köyü’nden birkaç kişinin yargılandığını görür. Söylenenlere göre bu köyden ya katil çıkar ya da şaki. Köylüler ağır bir şekilde cezalandırılırlar. Ömer köylülerin resmini çizerken yanına köyün öğretmeni yaklaşarak resimlere bakmaya başlar ve çok beğenir. Öğretmen Ömer’le arkadaş olmuştur. Sohbet etmeye başlarlarlar. Kadın Yukarı Sazanlılar’ın yaptığı kötülükleri anlatmaya başlar. Birzamanlar iki köyün arasına siperlerin kazıldığını ve bu davanın adeta bir meydan muharebesine döndüğünü ve iki köyden bir çok yaralı ve ölünün olduğunu söyler. Ömer böyle şeylere alışıktır ama yine de garip gelir.

Murat veÖmer’in yolu Aşağı sazan köyünden geçer. Bir kahveye girerek çay içerler. Tam köyden ayrılacakken köyün meydanına köylülerin biriktiğini görür . söylenenlere göre Yukarı Sazanlı’lar bir otobüsü soymuş ve soyulanlar arasında ilçenin mebuslarından biri ve Bozova Belediye Reis’i de var.
Ömer yanına aldığı iki jandarma eri ve Osman adında bir köylü ile soyguncuları yakalar. Fakat bu soyguncular diğerlerinden normal soygunculardan farklıdır. Soguncular yaşları beş ve on sekiz arasında değişen çocuklardan oluşmakta idi. Çetenin lideri Müslim adında on sekiz yaşların da bir çocuktu. Müslim’in yardımcısı ise Çürük Ali’ydi. Bi de en kçük eleman olan Bacak vardı.
Ömer hepsini toplayarak Aşağı Sazan’a indirir. Köylüler , belediye reisi ve ilçenin mebusu küçük çocukları affetmesine rağmen en azından Müslim ve Çürük Ali’nin cezalandırılmasını ister. Ömer ise eğer bütün çocukları verir iseler onları Yukarı Sazana çıkararak bir okul kurabileceğini söyler.
Ömer çocukları, Murat ve Ferhat’I alarak yola koyulur . sonun da Leylek oğlu’nun kalesine ulaşır. Köyün kahvesine gider ve bir bardak çay içer köylünün bakışları onda sevilmediği hissini uyandırır. Köyün yanık yüzlü bir muhtarı vardır. Ayrıca bi de köyün ilri gelen yaşlılarından Hacı Rüstem.

Ömer köyde Fettah isminde bir kişi ile tanışıyor. Fettah muhtarın yeğenidir ve babası genç yeaşta öldüğü için onu muhtar büyütür. Fettah Aşağı sazan sözünü duyunca deliye dönüyor. Ömer köyün ele başlrından birini bulduğuğunğ anlıyor. Fettah’ın evi Aşağı Sazan’a bakan dik bir yamaçta kurulu ve Fettah her gece saatlerce orada nöbet tutarak her saniye onları gözetliyor.

Kış gelip çatıyor. Köyde bir kıtlık baş gösteriyor. Ömer çoğu köylüyü okulun erzaklarıyla besliyor. Zengin bir adam olmasına rağmen Hacı Rüstem bile orada ki yiyeceklerden yaralanıyor. Murat Bey’in erzak takviyesine rağmen açık kapanmıyor ve sonunda okulun erzağıda bitiyor. Ömer ve öğrenciler ava çıkıyor , eğer avlanamazlarsa buldukları böcekleri yiyorlar.
Zübeyir ve Kamber bir gün dayanamayarak Hacı Rüstem’in evinden bir çuvcal mısır çalıyorlar. Bu ortaya çıkınca Hacı küçük şakilerden şüphelendiğini söylüyor. Ömer Müslim’ei görevlendirerek hırsızı buluyor ve Hacı Rüstem’in evine götürüyor.hacı Rüstem orda Ömer’I ve çocukları aşağılayıcı sözler kullanıyor. Buna dayanamayan Müslim evden kaçıyor ve . birkaçgün sonra döndüğün de artık Ömer’e biraz kırkındır ve fazla konuşmaz.
Hava biraz durulunca Ömer Murat’a haber yollar. Köyün durumunu anlatır ve erzak ister. Murat Bey Bozova, İstanbul ve Ankara’da yardım kampanyaları düzenler. Yardımlar köye akmaya başlar ve köy kurtulur.
Yaz geldiğin de devlet okulun dağıtılmasını ve kimsesiz çocukların kendilerine uygun bir işe verilmesini ister. Bunun üzerine Ömer okulda Bacak ile tek başına kalır. Murat, Ömer’I ziyarete gelir. Bir gün muhtar ve Fettah’la beraber yürürlerken, ayaklarının altında bir ışık belirir. Işğın içinde bazı görüntüler belirmeye başlar. Bacakları olmayan bir adam bir uçurumun yamacına yaklaşarak kurt gibi ulumaya başlar. Acaba bu bir kurt adam mıydı? Fakat Fettah ve muhtarın da gördüğünü farkedince görmemezlikten gelirler.

Murat,yanın Yukarı Sazan’a sporculardan iş adamlarından ve normal vatandaşlardan toplayarak köyü tanıtmak için bir gezi düzenler. Bütün konuklar bir hafta kadar eğlenipte dönme zamanı gelince hava aniden bozar ve bir fırtına kopar. Yağmur günler boyu aralıksız yağar. Hava biraz düzelir ve konuklar dışarı çıkar. Bu arada köylü meydana birikmiş ve üç adamın çevresine toplanmışlar. Biraz yaklaşıp baktıklarında adamların ikisinin diğerini kolarının arasında taşıdıkları anlaşılyor. Ömer buadamın ayaklarının olmadığını ve daha önce gördükleri kurt adam olduğunu farkediyor. Köylülerin arasından biri fırlayarak biri eğiliyor. Sonunda öcümüz alındı. Aşağı Sazanı sel bastı ve evlerin hepsi su altında, hertarafı insan boyu sular kaplamış diyor. Bunları duyan Ömer kafiledeki sporcuları ve kendi çocuklarınıda yanına alarak yardıma koşuyor. Dayanamayan Fettah da onları takip ediyor. Ömer köye gelince hemen Osman’a sarılıyor ve teselli etmeye çalışıyor. Fettah’a dönüp de barışın demeye kalmadan birbirlerine sarılıp öpüşüyorlar.

Sele sebep olan köyün yakınınden akan nehirdir. Osman köyün üst tarafında yükselen kayalıklar patlatılabilrse nehirin yönünü değiştireceğini vve köyün kurtulabileceğini anlatıyor. Ömer yaını Osman, Fettah, Müslim ve Çürük Ali’yi de yanına alarak oraya varıyor. Kayalıkları patlatıp köyü kurtarıyor fakat Osman, Fettah, Müslim ve Çürük Ali hayatlarını kaybediyorlar.
Yukarı Sazanlı’lar cenazelerini almak için köye gelip gittikçe iki köy arasında ki sular da biraz olsun soğumaya başlar. Ayrıca Ferhat, Yukarı Sazan’dan bir kızla evlenmiş di.Ömer ise Aşağı Sazan’ın öğretmeniyle evlenmeye karar vermişti.
Previous Post
Next Post
Related Posts

1 yorum:

  1. Merhabalar,

    Reşat Nuri Güntekin’in kalemiyle ilk olarak ‘’Çalıkuşu’’ romanında tanışmıştım. Lise yıllarımda okuduğum bu roman hem konusuyla hem cümleleriyle kalbime ve hafızama kazınmıştı. ‘’Çalıkuşu’’ romanından derlediğim en güzel alıntıları okumanız için sizinle de paylaşmayı çok isterim. http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/minimalizmle-ilgili-14-kitap-onerisi/ Kitapta en sevdiğim cümle şu olmuştu:
    ‘’Daha o gün anlamıştım Feride; ben ömrümce seninle sınanacaktım. Çünkü insan daima en sevdiğiyle sınanır.’’
    Güzel okumalar dilerim,
    edebiyatla ve sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil

Tanzimat Döneminde Roman