Türk Destanlarından Ergenekon Destanı



Ergenekon Destanı özeti, Ergenekon Destanı hakkında bilgiler, Ergenekon Destanı kahramanları, Ergenekon Destanı özet oku, Ergenekon Destanı yapısı, Ergenekon Destanı özellikleri
Ergenekon Destanı

6.1. Destan Hakkında Bilgi
Destan, adını Türklerin yüzyıllarca çift sürerek, avlanarak, maden işleyerek çoğalıp
yaşadıklar, etrafı aşılmaz dağlarla çevrili, kutsal bir yer olan Ergenekon'dan almaktadır.
Ergenekon Destanı, önce XIII. asır Moğol tarihçisi Reşidüddin tarafından yazıya
geçirilmiştir. Yazarın Câmi'ü't-Tevarih, Reşididdin Tarihi de denilir, kitabına kaydettiği
bu rivayet, Fars diliyle yazılıdır. Yazarın bu anlatıları halk arasından derlemiş
ya da Türk-Moğol halk ozanlarından dinlemiş olması olasıdır. Ergenekon Destanı,
daha sonra XVII. yüzyılda, Hıyve Hanı Ebulgazi Bahadır Han tarafından yazılmış
olan Şecere-iTürk adlı eserde de kaydedilmiştir.

Ergenekon Destanı'nın en önemli niteliği ve diğer destanlardan ayrılan yanı, kolektif
bir kahraman eksenine oturtulmuş olmasıdır. Destanda adı geçen Kayan, bir şahıs
değil, ünlü Kayıhanlı kabilesidir. Tukuz ise Göktürkler'in tarihinde önemli yeri
olan Dokuz Oğuz'ların adıdır. Ergenekon Destanında bir diğer önemli unsur, tarihsel
olaylarla örtüşmesidir. Gerek destanda ana tema olarak önemli bir yer tutan demircilik,
gerekse Ergenekon adının yakıştırıldığı coğrafi mekan, Hun birliğinin dağıldıktan
sonra, Göktürkler'in Altay Dağları çevresine çekilip demircilik yaparak
yaşadıkları yerlerle paralellik göstermektedir.

6.2. Ergenekon Destanının Özeti
Gene bir gün Gök Türkler Tatarların baskınına uğradı. Sağ kalanların tümü tutsak oldu. Sadece İl Han'ın küçük oğlu Kayan ile kardeşinin oğlu Nüküz karıları ile birlikte Tatarların
elinden kaçabildiler. Bunlar eski yurtlarına gelip bir çok at, deve, keçi ve koyun aldılar. Fakat
çevre hep düşman olduğundan orada kalamazlardı. Kimsenin bilmediği ıssız bir yere çekilmeye
karar verdiler. Götürebildikleri mallarını alıp sarp dağlara doğru yürüdüler. Böylece
dağa çıktılar.
Bir gün bir sarp dağın tepesinde, sarp kayalar arasında, geldikleri yoldan başka yolu olmayan
bir yere rasladılar. Geldikleri yol ise bir yüklü hayvanın bile geçemeyeceği kadar dardı. Bu
yoldan giderek çevresi yüksek, aşılmaz, geçit vermez dağlarla çevrili geniş bir düzlüğe rastladılar.
Bu ülkede akarsular, türlü otlar, meyve veren ağaçlar çok çok idi. Kışın hayvanların etini yiyerek,
yazın sütünü içerek geçindiler, yünlerinden, derilerinden giysiler yaptılar. Buraya
"Ergenekon" adını verdiler.

Kayan ve Nüküz'ün çocukları burada çoğaldı. Dört yüz yıldan fazla oturdular. Bir çok oymaklara
ayrıldılar. Bir gün geldi ki artık Ergenekon'a sığmaz oldular. Toplanıp konuştular.

Büyükler:

– Atalarımızdan işitmişiz ki, Ergenokon dışında geniş yerler, güzel yurtlar varmış. Önceleri
bizim yurdumuz o yerlermiş. Düşmanlar soyumuzu kırıp yurdumuzu almışlar. Artık çoğaldık,
güçlendik. Düşman korkumuz kalmadı. Öyle ise niçin dağa kapanıp kalalım? Dağlar
arasından yol bulup dışarıya çıkalım. Gidip yurdumuza yerleşelim. Kim karşı koyarsa savaşalım,
her kim bize dost olursa onunla hoşça geçinelim, dediler.

Böyle konuşup karar verilince Ergenekon'dan çıkmak için bir yol aramağa başladılar, bulamadılar.

O zaman bir demirci dedi ki:

- Bu dağda bir demir madeni var. Yalın kata benzer. Madenin demirini eritirsek bir yol açılabilir.
Gidip o kayayı gördüler. Demircinin sözünü doğru buldular. Halkı odun, kömür toplamaya
saldılar. Sonra kayanın altına, üstüne, yanlarına bir kat odun, bir kat kömür dizdiler. Yetmiş
tulumdan körük yaptılar. Ateşi körüklediler. Kaya erimeye başladı. Yüklü bir devenin geçebileceği
kadar yol açıldı. O kutsal yılın, kutsal ayının kutsal gününün, kutsal saatinde Göktürkler,
Ergenekon'dan çıktılar. O günü, o ayı ve o saati iyi bellediler. Çıkarken onları yöneten
demirci başbuğun adı "Börte Çene" yani Bozkurt idi.

Börte Çene Ergenekondan çıktıktan sonra bütün illere elçiler gönderdi ve çıkıp geldiklerini
bildirdi. Ondan sonra her yıl, o günde, o saatte bayram yaparlar. Başta kağan olmak üzere bütün
kumandanlar ve ileri gelenler örsün üstüne bir demir parçasını koyup döğerler. Bu yıldönümü
böylece töre kılındı.
Previous Post
Next Post
Related Posts

0 yorum:

Tanzimat Döneminde Roman