HALK HİKAYECİLİĞİ-HALK HİKAYESİ ANLATMA GELENEĞİ



halk hikayeciliği, halk hikayesi anlatma geleneği, 9.sınıf edebiyat, halk hikayesi kahramanları, Ercişli Emrah ile Selvihan hikayesi,halk hikayesinin kaynakları
Halka açık alanlarda âşık olarak bilinen hikâye anlatıcılarının
anlattıkları anonim hikâyelere halk hikâyesi denir. Bu hikâyeleri anlatma geleneğine de halk hikâyeciliği denmektedir. Halk hikayelerinde kahramanlık ve aşk temaları işlenir.

Halk hikâyeleri çoğunlukla bazı aşamalardan geçerek oluşmuştur. Bu aşamalar şunlardır: Önce hikâyeye konu olan olay ya da olaylar gerçekleşmiştir ve bu olaylar sözlü gelenekle nesilden nesile aktarılırken hikâyelerin asıllarında bazı değişiklikler olmuş, asırlar geçtikçe bu hikâyelerin bazı bölümlerine mâni, türkü gibi ezgili manzum parçalar eklenmiştir. Daha sonra saz eşliğinde halk şiirleri oluşturan, okuyan ve hikâye anlatan kişiler yani âşıklar bu hikâyeleri kendi üsluplarına göre derleyerek bunlara son şekillerini vermişlerdir.
saz şairleriyle ünlü kars şehri fotoğrafları
aşıklarıyla ünlü kars kalesinden kars fotoğrafı

Halk hikayeleri kıraathane, köy odası, kahvehane gibi halka açık yerlerde çoğunlukla gün battıktan sonra belli saatlerde anlatılır. Bu hikâyelerin büyük bir çoğunluğu birkaç bölümden oluşmuştur. Bunun en önemli sebebi, olay örgüsünün gerçekten birkaç bölüm tutacak denli uzun olması değil, dinleyicilerin sonraki bölümlerde neler olacağını merak etmelerinin sağlanması yani dinleyicilerdeki merak duygusunun kamçılanmasıdır.

Halk hikâyelerinde olay örgüleri genellikle aşk ve kahramanlık temaları etrafında gelişen ve şekillenen bir çatışma ekseni üzerine inşa edilir. Bu çatışmada kişiler ya da kahramanlar çoğunlukla dost-düşman, sevgililer-arabozucular vb. şeklinde yer almıştır. Bu sebeple halk hikâyesindeki kişilerin, karakter değil, tip özelliği gösterdiği söylenebilir. Böylelikle hikayedeki kişiler ya hep iyidir ya da hep kötüdür. Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kanber, Ercişli Emrah ile Selvihan aşk temalı hikâyelerin; Köroğlu, Eşref Bey, Salman Bey ve Lâtif Şah ise kahramanlık temalı hikâyelerin en önemlileri olarak öne çıkar.

Halk hikâyelerindeki olaların geçtiği yerler (mekânlar) destan ve masallardakine göre daha belirgin ve gerçekçiyken, modern öykü ve romandakilere göre daha yüzeysel ve hayalî kalmaktadır. Aynı  durum bu türlerdeki zaman kavramı için de geçerlidir.

Halk hikâyelerinde nesir (düzyazı) ve nazım (şiir şeklindeki parçalar) daha doğrusu olay örgüsünün anlatılması ile türkü ve mâni söylenmesi iç içedir. Hikâye anlatıcısı, yeri geldiğince olay örgüsünü anlatmaya ara vererek hikayedeki kahramanların ağzından mâni ya da türkü söyler.

Halk hikâyelerinde günlük hayatta sıkça kullanılan kelime ve deyimlerle zenginleştirilmiş, yöresel kullanımların yer aldığı yalın bir dil vardır.
 Günümüz Türkiye’sinde halk hikâyesi anlatma geleneği bitme noktasına gelmiştir.
 

Previous Post
Next Post
Related Posts

0 yorum:

Tanzimat Döneminde Roman